RUM SRESI

RUM SRESI

Bismillâhirrahmânirrahîm.

1. Elif, lâm, mîm.

2,3,4,5. Rumlar, en yakın yerde yenildiler. Onlar, bu yenilgilerinden sonra birkaç yıl içinde yeneceklerdir. İş, eninde sonunda Allah’a aittir. İşte o gün, inananlar, isteyene yardım eden Allah’ın yardımına sevineceklerdir. Allah, güçlüdür; merhamet sahibidir.

6. Bu, Allah’ın verdiği sözdür. Allah, verdiği sözden dönmez. Fakat insanların çoğu bilmezler.

7. Onlar, dünya hayatının sadece görünen kısmını bilirler. Oysa onlar, gerçekten âhiretten habersizdirler.

8. Kendi kendilerine, Allah’ın, gökleri, yeri ve ikisinin arasındakileri ancak bir amaç için ve sonu belirli bir süreye bağlı olarak yarattığını düşünmezler mi? İnsanlardan birçoğu, Rablerine kavuşacaklarını inkâr etmektedirler.

9. Yeryüzünde dolaşıp da, kendilerinden öncekilerin sonlarının nasıl olduğuna bakmazlar mı? Onlar kendilerinden daha kuvvetli idiler; toprağı ekmişler, orayı bunlardan daha fazla imar etmişlerdi. Peygamberleri de onlara nice açık deliller getirmişti. Sonunda Allah, onlara haksızlık etmedi. Onlar kendi kendilerine haksızlık ediyorlardı.

10. Sonra, kötülük yapanların sonu çok kötü oldu. Çünkü onlar, Allah’ın âyetlerini yalanlıyorlar ve alaya alıyorlardı.

11. Allah, ilkin varlıkları yaratır, sonra da bunu tekrarlar/tekrar diriltir; sonunda hep O’na döndürüleceksiniz.

12. Kıyametin kopacağı gün, günahkârlar büsbütün ümitlerini kaybedeceklerdir.

13. Allah’a koştukları ortaklarından kendilerine hiçbir şefaatçi çıkmayacaktır. Zaten onlar, ortaklarını da inkâr edeceklerdir.

14. Kıyamet kopacağı gün, işte o gün birbirlerinden ayrılacaklardır.

15. İman edip iyi ameller işleyenlere gelince, onlar cennette bol nimet ve sevince kavuşacaklardır.

16. Âyetlerimizi ve âhiret buluşmasını inkar edenlere gelince, işte onlar azapla yüz yüze bırakılacaklardır.

17,18. O halde, akşama ulaştığınızda, sabaha kavuştuğunuzda, gündüzün sonunda ve öğle vaktine eriştiğinizde Allah’ı tesbîh ediniz/namaz kılınız! Göklerde ve yerde övgü O’na aittir.

20. Sizi topraktan yaratması, ardından insan olarak yeryüzüne dağılmanız, O’nun varlığının delillerindendir.

21. Kaynaşmanız için size kendinizden eşler yaratıp aranızda sevgi ve merhamet meydana getirmesi de O’nun delillerindendir. Doğrusu bunda düşünen bir toplum için dersler vardır.

22. Gökleri ve yeri yaratması, lisanlarınızın ve renklerinizin değişik olması yine O’nun varlığının delillerindendir. Şüphesiz bunda bilenler için dersler vardır.

23. Gece olsun, gündüz olsun, uyumanız ve Allah’ın lütfundan nasibinizi aramanız da O’nun varlığının delillerindendir. Şüphesiz bunda, dinleyen bir kavim için dersler vardır.

24. Size korku ve ümit vermek üzere şimşeği gösteriyor, gökten su indirip ölümünün ardından yeri onunla diriltiyor olması O’nun varlığının delillerindendir. Doğrusu bunda aklını kullanan toplum için dersler vardır.

25. Göğün ve yerin O’nun emri ile durması da O’nun varlığının delillerindendir. Sonra sizi topraktan bir çağırma ile çağıracak; siz de hemen çıkıvereceksiniz.

26. Göklerde ve yerde olanlar hep O’nundur. Hepsi O’na boyun eğmiştir.

27. İlkin varlıkları yaratıp, sonra yaratmayı tekrarlayan O’dur. İkinci yaratma O’nun için pek kolaydır. Göklerde ve yerde en yüce sıfat O’nundur. O, sonsuz güç ve hikmet sahibidir.

28. Allah, kendinizden şöyle bir örnek verdi: “Size verdiğimiz mallarda hizmetçilerinizden ortaklarınız var mı? Siz ve hizmetçileriniz mallarda eşit misiniz? Bu konuda birbirinizden çekindiğiniz gibi onlardan da çekinir misiniz?” İşte biz akıllarını kullanan insanlara âyetlerimizi böyle açıklıyoruz.

29. Ne var ki şirk koşanlar/zalimler, bir hakikat bilgisine dayanmadan kendi arzu ve heveslerinin peşine giderler. Allah’ın saptırdığını kim doğru yola ulaştırabilir? Onların hiçbir yardımcıları da olmayacaktır.

30. Böylece sen, bâtıl olan her şeyden arınmış olarak, yüzünü kararlı bir şekilde Allah’ın, insanları üzerinde yarattığı doğa/fıtrat kanununa/ dine çevir! Allah’ın, insanın doğasına yerleştirdiği fıtrata uygun davran ki, Allah’ın yaratmasında bir değişime meydan verilmesin. Bu, gerçek dinin amacıdır; fakat insanların çoğu bilmez.

31. Bütün kalbinizle Allah’a yönelenler olarak O’na saygı duyunuz; namazı kılınız; müşriklerden olmayınız!

32. Dinlerini parçalayan ve gruplara ayrılanlardan olmayınız! Her grup, kendilerinde olan ile böbürlenmektedir.

33. İnsanlara bir sıkıntı dokunduğunda, Rabblerine yönelerek yalnız O’na yalvarırlar. Fakat katından onlara bir rahmet/çözüm tattırınca, bir de bakarsın ki onlardan bir grup yine Rabblerine ortak koşuyorlar.

34. Kendilerine bahşettiğimiz nimetlere karşı nankörlük etsinler bakalım. Haydi, sefa sürün; fakat yakında öğreneceksiniz.

35. Yoksa biz onlara, bizden başkasına kulluk yapmalarını söyleyen bir delil mi gönderdik?

36. İnsanlara katımızdan bir bolluk tattırdığımızda buna sevinirler. Fakat yaptıklarından dolayı başlarına bir kötülük geldiğinde hemen ümitsizliğe düşerler.

37. Onlar, Allah’ın rızkı dilediğine bol verdiğini, dilediğine ölçülü verdiğini görmezler mi? Bunda, şüphesiz inanan insanlar için dersler vardır!

38. Yakın akrabaya hakkını ver, yoksula ve yolda kalmışa da! Bu, Allah’ın rızasını kazanmak isteyenler için daha iyidir. Onlar kurtuluşa ereceklerdir.

39. İnsanların mallarında artış olsun diye verdiğiniz herhangi bir faiz, Allah katında artmaz. Allah’ın rızasını umarak verdiğiniz zekâta gelince, işte zekâtı veren o kimseler, evet işte onlar sevaplarını ve mallarını kat kat arttıranlardır.

40. Sizi yaratan, sonra sizi besleyen, sonra öldürüp ardından tekrar diriltecek olan Allah’tır. Sizin ortak koştuklarınızdan bunları yapacak birisi var mı? Allah, onların ortak koştuklarından uzak ve yücedir.

41. İnsanların bizzat kendilerinin işledikleri yüzünden, karada ve denizde çürüme ve bozulma başladı. Allah, belki geri dönerler diye yaptıklarının bazı sonuçlarını onlara tattıracaktır.

42. De ki: “Yeryüzünde dolaşınız da öncekilerin sonlarının nasıl olduğuna ibretle bakınız. Onların çoğu ortak koşuyordu.”

43. Allah tarafından gelecek ve hiçbir kimsenin geri çeviremeyeceği o gün gelmeden önce yönünü bu dosdoğru dine çevir. O gün insanlar, yaptıklarına göre gruplara ayrılırlar.

44. Kim inkâr ederse, inkârı kendi aleyhinedir. Kimler de yararlı işler yaparsa kendileri için hazırlık yapmış olurlar.

45. Çünkü Allah, inanıp yararlı iş yapanları kendi lütfundan ödüllendirir. O, kâfirleri asla sevmez.

46. Şükredesiniz diye, sonsuz rahmetinden size tattırması, emri ile gemilerin seyretmesi ve lütfundan rızkınızı aramanız için rüzgârları yağmurun müjdecileri olarak göndermesi de Allah’ın varlığının delillerindendir.

47. Senden önce nice peygamberleri kendi toplumlarına göndermiştik. Onlara apaçık deliller getirmişlerdi. Biz, sonunda suçlulardan öç aldık. İnananlara yardım etmeyi üzerimize almışızdır.

48. Allah, rüzgârları gönderip bulutları harekete geçirir. Onları gökyüzünde dilediği gibi yayıp kütleler haline getirir. Sen yağmuru bulutlardan yağarken görürsün. Bu yağmuru kullarından dilediklerine yağdırınca, hemen sevinirler.

49. Oysa onlar daha evvel, yağmurdan önce ümitsizliğe düşmüşlerdi.

50. Allah’ın rahmetinin belirtilerine bak! Nasıl ölümünden sonra toprağa hayat veriyor. Şüphesiz O, ölüleri de böyle diriltecektir. O’nun her şeye gücü yeter.

51. Biz onlara bir rüzgâr göndersek de o bitkileri sapsarı olmuş görseler, kesinlikle inkârlarını sürdürürler.

52. Elbette sen manen ölülere duyuramazsın; arkalarını dönüp giderlerken manen sağırlara o daveti işittiremezsin.

53. Manen körleri de sapıklıklarından doğru yola iletemezsin. Ancak teslimiyet göstererek âyetlerimize iman edebileceklere duyurabilirsin.

54. Sizi önce zayıf yaratıp sonra bu zayıflığın ardından size güç veren, sonra bu gücün ardından sizi tekrar zayıf ve yaşlı kılan Allah’tır. Allah, dilediğini
yaratır. O, her şeyi bilendir; her şeye gücü yetendir.

55. Kıyamet koptuğu gün, suçlular dünyada ancak pek kısa kaldıklarına yemin ederler. İşte onlar dünyada haktan böyle döndürülüyorlardı.

56. Kendilerine ilim ve iman verilenler şöyle derler: “Andolsun ki, siz Allah’ın yazısında yeniden dirilme gününe kadar kaldınız. İşte bugün dirilme günüdür. Fakat siz onu bilmiyordunuz.”

57. Artık o gün, zulmedenlerin mazeretleri fayda vermeyeceği gibi, onlardan kendilerini düzeltmeleri de istenmeyecektir.

58. Biz, insanlara bu Kur’ân’da her türlü örneği verdik. Şâyet onlara bir mucize getirsen, inkârcılar kesinlikle şöyle diyecekler: “Siz, sadece bâtıl şeyler ortaya koymaktasınız.”

59. İşte, gerçeği bilmeyenlerin kalplerini Allah böyle mühürlemektedir.

60. Sen şimdi sabret! Şüphesiz Allah’ın vaadi gerçektir. Kesin inanca sahip olmayanlar, sakın seni gevşekliğe sevketmesin!