NAMAZ 2

Bir önceki yazımızda, namazın Kur’an’dan neden tahliye edilmek isteniyor’un cevabını bulmaya çalışmıştık.Günümüzde kılınan namazın, ne kadar büyük bir dezenfermasyona uğradığını, içinin ne kadar boşaltılıp, mana ve önemini ne kadar yitirip, sadece kas hareketleriye yapılan bir sporu andırdığını açıklamaya çalışarak, dosdoğru kılanları da tenzih etmiştik.

Namazın maksadı nedir? Namaz asla; Ateşten korkup, yanmamak için yapılacak bir dua/tesbih değildir. Zaten yüksek rakamlarla ifade ederek, örneğin bir vakit namaz kılmayanın 80 sene ateşte yanacağı söylentileri, Kur’ani bir referansa dayanmamaktadır.

Bunları kurgulayanlar, namazın maksadını öğreteceklerine, içi boş olan bir namazı korkutarak kıldırmaya çalışmak suretiyle, buna da mukabil olarak, Allah’ın korkulacak tarafını abartarak, sevilecek tarafını düşürüp, Allah’ın sevilecek tarafını da peygambere ilave ederek, hem Allah’ın asla affetmeyeceğini vadettiği ”şirk” e kapı açıp hem de, hakkında 40 küsür ayetle apaçık bir konu olmasına rağmen, tamamen uydurma hadislerle destekleyerek Kur’an’a zıt bir ”Şefaat” kavramı ortaya çıkarmışlardır.Konu konuyu açtı bu arada, netice itibariyle; asıl namazı, peygamberi namazı, ileri derecede dezenfermo edip içini boşaltmışlardır..Asıl onlar kaç sene yanacak, onu hiç düşünmemişler.

İnsan bedeni, ”maddesel ve ruhsal” beden olmak üzere iki tanedir. İnsanın maddesel bedeni nasıl ki ”maddesel gıdalara” muhtaç olarak yaratılmışsa, aynı şekilde ruhsal bedeni de ”ruhsal gıdalara” muhtaç olarak yaratılmıştır.Namaz asla bir amaç değildir.Bilakis, araç olup, asıl gaye olan insanın insan olduğunu bilmesine anlamasına yol açan, sosyal yaşamın içerisinde, kendisine vazifeler çıkarabilen bir kişilik olmasına yarayacak, insanlara güleryüzlü, Rabbimizin dediği gibi yeryüzünde vakarla yürüyen, trafikte araba kullanırken gayet sabırlı, ihtiyaç sahiplerine, yoksullara yardım ve destekte bulunabilme vicdanını kendisinde bulabilme imkanı sağlayan bir destekleme sistemidir.

Namaz, ruhsal bedenin ihtiyacı olan, değerleri son derece yüksek, mineral ve vitaminlerden oluşan ruhsal bir gıdadır.Ancak dosdoğru kılındığında.Namaz nasıl dosdoğru kılınır? Namazın günümüzdeki fiziki hareketleri gayet kurumsal bir disiplin üzerinedir.Bundan anlaşılacağı Allah Rasulünden beri, bariz bir değişikliğe uğramadan günümüze kadar geldiği anlaşılmaktadır. Öncelikle kişi, namazın başından sonuna kadar ne dediğini bilerek kılmaya çalışmalıdır.Bunları öğrenmek son derece kolay olup, repertuarında en az on şarkı/türkü olan sıradan bir insanın kolaylıkla ezberleyeceği ,sunhaneke duası,fatiha suresi,ihlas suresi ve diğer kısa tesbihlerin anlamlarıdır.Fatiha suresinin anlamına en uygun ihlas suresidir.İkisi beraber gayet şık durmaktadır.Her zaman bu iki sure okunmalıdır.

”Din günü”nün sahibine yönelip, adeta küçük bir ”din günü” duruşması provası yapan mümin, organizmanın kurmayları olan kalp ve komutanı beyin arasında muteşem bir ikili ekip çalışmasıyla, organizmanın tüm hücreleriyle beraber, Rabbin huzurunda ifade vermeye çalışmaktadır.

Tekbir ile başlayıp ”Sübhaneke” duasıyla Rabbi selamlayıp, Fatiha’nın başlangıç ayetleriyle ile Allah’ı övgülerle anıp,ortalarına doğru duaya dönüşürek Rahman’dan yardım dileyerek bitirilirken, organizmanın halden hale girdiğini farkeder.Ardından, De ki; Allah birdir, O hiçbir şeye muhtaç değildir,bilakis herşey ona muhtaçtır (Allahüs Samed) derken yüz trilyon hücrenin yerinden hopladığını hisseder.Tamamen anlamlara odaklanarak baştan sona bu hislerle kılınan namaz, insanı yüzde yüz değiştirdiği kesin kanıtlanmış olup, hayatında yeni bir dönem açılmış olur.

Günde bir vakit kılınarak başlanmalıdır.Zaten zamanla ruhsal beden doymayacaktır.Kendiliğinden artacaktır.

Yorum bırakın